Daha çok cami ve kiliselerde renkli camlardan oluşturulmuş sabit pencere ,vitray.
Anadolu uygarlıklarından süregelen en eski cam işçiliğinin en güzel örneklerinden bu günümüze camın tarihi ve gelişmesi konusuna açıklık getirmektedir.
Çeşitli model tarzlarındaki vitray sanatı Selçuklular döneminde geliştirilip,ilerletilmiştir.
Osmanlı impratorluğu dönemindede İstanbul’un fethiyle camcılığın odak noktası burası olmuştur.
Çeşm-i bülbül ve Beykoz işi bu dönemden günümüze kadar tekniklerinden bazılarıdır.Türklere özgü vitraylar genellikle renkli yada renksiz camlarla alçıların birbirine revüze edilmesiyle Revzen adını alan pencere vitraylarıdır.
OSMANLI YAPILARINDA
(cami,saray,konak,türbe) özellikle tepe pencerelerinde renkli camlarla süslenmiştir.Ancak bu pencerelerde birleştici madde olarak alçı kullanılmıştır.Bunlar revzen- i menkuş(nakışlı pencere)olarak adlandırılmıştır.(Topkapı sarayı,Süleymaniye camisi,Yeni cami,vd.)Bu tür pencerelerde alçı pencere yada nakışlı cam da denilmektedir.Anadolu’da halk arasında nazarı engellediğine inanılan gözboncuğunun (diğer adıda nazar boncuğudur)üretimiyle beraber ilk kez cam ile tanışılmış olmuştur.
Bu üretim İzmir ilinin Görece köyündeki ustalar tarafından hayata geçirilmiştir.Bu nazar boncuğu Anadolu’nun her kesiminde özünde nazar inancı olan cam boncukları çok yaygındır.İnsan gözüyle bütün kişi ve nesnelere nazari duygularla bakılan bakışların başka yöne mıknatıs gibi çektiğine inanılırdı.Bu nedenden dolayı nazar boncuğunu nazardan sakınılan kişi yada nesnenin gözüken yerine takılması çok uzun yıllardan beri süregelmesinden mütebir günümüzde halen belirli bir kesimin inancını hala korumasıdır.
Derleyen ve kaynakça Sevil Yılmaz